Zerrin Tuluğ Logo

Zamanın Karşıkonulmaz Tükenişi / Bünyamin Balamir - Tomur Atagök
( Anons Dergisi – 1994)
Bir kuş uçar uzak iklimlere, yakalanmaz. Ansızın geçiverir zaman. Yaşamın neresinde olduğu-
nuzu anlayamazsınız. Bazen o kuş yanıbaşınızdadır, yine tutulmaz. Sevgi ve sanat buna benzer. Sevgi davranış biçimlerinde anlam bularak somutlaşır. İnsanlarda birbirine denktir. Sanat ise özgünlüktür, denklik yoktur. Yürekte duyulmayan, beyinle yorumlanmayan teknik beceriyle özgünlüğe varılamaz. Özgün olmak “ben” olmak anlamındadır. Yürek ve beyin “ben” de başkalarından farklı olduğuna göre, özgünlüğe giden yol da oradan geçer.
İşte Zerrin Tuluğ da sevgiye dönüştürdüğü sanata, yüreğinde oluşturduğu yoldan gitmektedir. Öz-biçim bütünlüğünün gerekliliğine inanmıştır. Çalışmalarının temeli bir soruna dayalıdır. Neyi niçin yaptığının hesabını vermektedir. Beylik değer yargılarıyla, yüzeyde rastlantısal bir gezinim içinde değildir.
Dünyada ve ülkemizde kadın olmak zordur. Doğanın nedeni bilinmez bu olgusuna duyarlı bir başkaldırıdır resimleri. İnsanın, kadına insanca bakamamasının hesabını sorar. Kadındaki soylu ve asil değerlere onurlu bir şekilde sahip çıkar. Kadını, kadın duyarlılığı ile hak ettiği saygınlıkta göstermek ister. Zamanın ansızın gibi geçivermesinden korkar. “Saniyelerin, saatlerin, yaşamın hızla akıp gitmesi, zamanın karşı konulmaz tükenişi sürerken, her şeyi öğrenme dürtüsü ve yaşamın öğrenmek ve yapmak istediklerime yetmeyecek olması, beni dayanılması güç bir paniğe sürüklüyor,” der. Yaşama karşı duyarlıdır. Var olmasının sorumluluğunu bilinçle taşır. Resim yapmak ister, daha çok ve gönlünce. Özel yaşamında kadın olmanın güçlüğünü saygın bir uğraşıyla aşmıştır. Yaşadığı kentin dışındaki sanat etkinliklerini görmek ister. İzmir’den bir gece yolculuğu ile Ankara’ya gider; resim sergilerini dolaşıp, aynı günün gecesinde İzmir’e döner. Bunu İstanbul için de yapar. Sanata dönüşmüş tutkunun, sevgi dolu, anlamlı bir yolculuğudur bu. Resim yaptıkça dolu dolu yaşadığını hisseder. Sanat, Zerrin’in yaşamının bir parçası değil, kendisidir. Zamanın karşı konulmaz tükenişinde kendini, kadını yaşatmak ister. Resimlerinde, fırça tuşlarıyla betimlenmiş karmaşık yaşamın içinde, suskun, soylu ve onurlu kadın vücutları izleyiciye doğrudur. Kadınların bir yerlere bağımlılığını, özgürlüğünü arayan tenlerin sessiz ama kararlı dirençlerini görürsünüz. Zerrin, coşkulu fırça tuşlarında hareketi, düz yüzeylerde ise dinginliği yakalamıştır. Bu kontrastlık resimlerinde dengeli kompozisyonlara dönüşmüştür. Yüreğini ve beynini kattığı, becerisi ile oluşturduğu bu dönüşüm, ona özgünlüğünü kazandırmıştır.
Rüzgar gibi geçti denilen yaşamda, uçup giden kuşları yakalamak öylesine güç ki, ne mutlu onları yakalayanlara ve ne mutlu yitik zamanları güzel anılarda yaşatanlara... “Kaybettiğimiz anları sonsuzluk bile geri getiremez,” diyor Schiller. Zerrin bunun bilincindedir. Yaşamın kapılarını açmıştır. Ancak kadına ve yaşama aynı gözlerle bakamıyorsanız bu olası değildir. Zirvesi olmayan tırmanışta, Zerrin’in yükseklere erişeceği inancım ve bu serginin güzel anılarda yaşayacağı umudumla.
BÜNYAMİN BALAMİR

Sanatı bir içgüdü ve bir gereklilik dürtüsü ile yapan kişilerden birisi Zerrin Tuluğ. Sanatta son yıllarda görülen dışavurumcu tavrın onun heyecanlı yapısı ile bütünleşip, resimlerini yönlendirirken, çalışmalarının oluşturduğu ivmenin, sanatının kişilik kazanmasına katkıda bulunduğu söylenebilir. Bu bağlamda dışavurumcu fırça darbeleri ve boya dokusu Zerrin’in karakterinin izleri olarak gelişirken, kadın figürü abartılmış biçimlerle simge niteliği kazanmaya başlamıştır. Göğüs hem kadının sembolü hem de duyguların dışavurumu olarak hayati bir öneme ulaşmıştır. Ama denge unsuru dışavurumcu tavrı iteleyerek tuvalin kıyılarından girmiştir. Boyanın çokluğu karşısında düz yalın tabular boyanın baskısından kurtularak, daha güçlü bir dengeye yaklaşırlar. Bu, duygunun us ile dengelenmesidir. Bu da boyanın baskısına karşıt bir ferahlığı oluşturur. Doku kadar boyanın rengi de dışavurumcu bir özellik gösterir Zerrin Tuluğ’un işlerinde. Morlar pembeler önemlidir. Göğüsler yine renk değişikliği ile vurgulanmıştır. Kendi günlüğü diyebileceğimiz bu resimler ile kadının dünyasını anlatır. Bazen tek tek, bazen ikili nü’ler, onun kadınlar için anlattığı gizemli bir dünyadır.
TOMUR ATAGÖK