Zerrin Tuluğ Logo

1999/ SANAT EĞİTİMİNDE ÖZGÜRLÜK VE ÖZGÜNLÜK/ Kültür bakanlığı yayınları.

Zamanın karşı konulmaz tükenişi

Bir kuş uçar uzak iklimlere, yakalanmaz. Ansızın geçiverir zaman. Yaşamın neresinde olduğunuzu anlayamazsınız. Bazen o kuş yanı başınızdadır, yine tutulmaz. Sevgi ve sanat buna benzer. Sevgi davranış biçimlerinde anlam bularak somutlaşır. İnsanlar da birbirlerine denktir. Sanat ise özgünlüktür, denklik yoktur. Yürekte duyulmayan, beyinle  yorumlanmayan teknik beceriyle özgünlüğe varılamaz. Özgün olmak “ben”de olmak alamındadır. Yürek ve beyin “ben” de başkalarından farklı olduğuna, özgünlüğe giden yol da oradan geçer.

İşte Zerrin Tuluğ’da sevgiye dönüştürdüğü sanata, yüreğinde oluşturduğu yoldan gitmektedir. Öz – biçim bütünlüğünün gerekliliğine inanmıştır. Çalışmalarının temeli bir soruna dayalıdır. Neyi niçin yaptığının hesabını vermektedir. Beylik değer yargılarıyla, yüzeyde rastlantısal bir gezinim içinde değildir. Dünyada ve ülkemizde kadın olmak zordur. Doğanın nedeni bilinmez bu olgusuna, duyarlı bir başkaldırıdır resimleri. İnsanın, kadına insanca bakamamasının hesabını sorar. Kadındaki soylu ve asil değerlere onurlu bir şekilde sahip çıkar. Kadını, kadın duyarlılığı ile hakettiği saygınlıkta göstermek ister. Zamanın ansızın geçivermesinden korkar. “Saniyelerin, saatlerin, yaşamın hızla akıp geçmesi, zamanın karşı konulmaz tükenişi sürerken her şeyi öğrenme dürtüsü ve yaşamın öğrenmek ve yapmak istediklerine yetmiyecek olması, beni dayanılması güç bir paniğe sürüklüyor” der.Yaşama karşı duyarlıdır. Var olmasının sorumluluğunu bilinçle taşır. Resim yapmak ister, daha çok gönlünce. Özel yaşamında kadın olmanın güçlüğünü saygın bir uğraşıyla aşmıştır. Yaşadığı kentin dışındaki sanat etkinliklerini görmek ister. İzmir’den bir gece yolculuğu ile Ankara’ya gider, resim sergilerini dolaşıp, aynı günün gecesinde İzmir’e döner.  Bunu İstanbul içinde yapar. Sanata dönüşmüş tutkunun, sevgi dolu anlamlı yolculuğudur bu. Resim yaptıkça dolu dolu yaşadığını hisseder. Sanat, Zerrin’in bir parçası değil, kendisidir. Zamanın karşı konulmaz tükenişinde kendini, kadını yaşatmak ister. Resimlerinde, fırça tuşlarıyla betimlenmiş karmaşık yaşamın içinde, suskun, soylu ve onurlu kadın vucutları izleyiciye doğrudur. Kadının bir yerlere bağımlılığını, özgürlüğünü arayan tenlerin sessiz ama kararlı dirençlerini görürsünüz. Zerrin, coşkulu fırça tuşlarında hareketi, düz yüzeylerde ise dinginliği yakalamıştır. Bu kontraslık resimlerinde dengeli komposizyonlara dönüşmüştür. Yüreğini ve beynini kattığı, becerisiyle oluşturduğu bu dönüşüm , o’na özgünlüğünü kazandırmıştır.

Rüzgar gibi geçti denilen yaşam da, uçup da giden kuşları yakalamak öylesine güç ki, ne mutlu onları yakalıyanlara ve ne mutlu yitik zamanları güzel anlarda yaşatanlara...”Kaybettiğimiz anları sonsuzluk bile geri getiremez” diyor Schiller. Zerrin bunun bilincindedir. Yaşamı anlama dönüştürmek ister. Sevgi ve sanat paylaşılmazsa var olabilirmi? O, bu paylaşımın kapılarını açmıştır. Ancak, kadına ve yaşama aynı gözlerle bakamıyorsanız, bu olası değildir. Zirvesi olmayan tırmanışta, Zerrin’in yükseklere erişeceği inancım ve bu serginin güzel anlarda yaşayacağı umudumla...

Bünyamin Balamir