13 Mart 2014
CUMHURİYET/ Kitap KİTAPLAR ADASI/M.Sadık Aslankara
Kadın Yazarlar Arasında Anlatısal Alışveriş
Kitlesel hale gelmiş bir tür “kadın anlatıları çağı” yaşadığımız ortada. Bu niceliksel patlamayla birlikte beklenen niteliksel sıçramaya, dönüşüme seyirci kalınmamalı o halde. Bir köşeye çekilip izlenilmesi yerine kitlesel yazarlık, hem korunup geliştirilebilmeli hem de olası ayrımlarla uçların şimdiden önü açılmalı .
Zerrin Tuluğ “ADAK...”
Zerrin Tuluğ, ressam. Adak’ta imgesel anlamlandırmalarla olgusal aktarıları harmanlarken paletine aldığı renkleri öbek öbek serpip öyle geliştiriyor anlatısını. Böylece hem kolayca okunan, hem panayırdaymışçasına durmadan insanın gözlerini çelen sıçramalara dayalı bir roman evreni getiriyor okur önüne. Peki böyle yanardöner bir evren kuruyor da neyi anlatıyor Zerrin?
Bir ilginçlik de burada çıkıyor karşımıza; bunca renkli, albenili sirk havasındaki roman evreninde, trajik bir karakterin cinsel varoluşu üzerinden sürdürdüğü yaşam savaşımıyla yüz yüze geliyoruz...
Sekiz kardeşin en küçüğü Suat, erkek cinsiyetiyle dünyaya gelmiştir ama cinsel açıdan farklı bir yöneliş içindedir. Onun, çocukken bebek oynamaya dönük ilgisi, takı, gelinlik, çeyiz sandığı vb. gereçlere düşkünlüğü, ablalarıyla, ağabeyleriyle ilişkilerinde ortaya çıkan aykırılık, anneyle babanın da dikkatini çeker.
Başlangıçta alttan alıcı tutumla sorunu aşmaya çalışan anne baba, sonraları kısıtlar getirerek, derken Suat’a kendisinin bile anlamakta güçlük çektiği cezalar vererek, hatta gide gide şiddete başvurarak çözüm aramaya girişir. Bunlardan biri de hocalara umut bağlamaktır. Öyle ya, bir cin işi de olabilir bu...
Bu nedenle Suat daha ilkokula başlamadan, anne baba onunla ilgili sorunu aşabileceklerini düşünmeye koyulur kara kara. Çünkü o bir “nazlı oğlan”dır.(28) Ablalar enikonu hoş görülüdür, ama ağabeyler aşağılayıcı, ötekileştirici tutum sergiler sürekli. Öte yandan Suat, büyümektedir de. Ortokul yıllarında cinsel uyanış yaşanmaya koyulduğunda, artık “farkında olduğu en önemli özelliği” “hemcinsleri gibi olmadığı”dır. (38) Bu nedenle karar alır; ne pahasına olursa olsun “ekmeğini taşların arasından çıkararak, benliğini kurtaracaktır.” (40) Bir top yanardöner kumaşın çevrile döndürüle açılışına benzer biçimde albenili bir örüntüyle Suat’ın öyküsünü okuyoruz roman boyunca. Zerrin Tuluğ’un, bunu daha da kışkırtıcı hale getiren hem renkli hem siyah beyaz, hem alaycı hem trajik, hem yalın hem abartılı anlatımı, okuru kendine içine çekiyor. Gerçekten de Zerrin, farklı bir dil kurmaya çabalıyor kitabında. Bunu sözcüklerde değişim yaratarak, bir torbadan avç avuç çıkardığı tümcelerini bilye gibi yerlere saçıp, çın çın hoplatarak sağlıyor...
Suat’a yönelik bir belgesel roman Adak. Verilen tarihler, gösterilen yerler, coğrafyalar, kimi belgelere göndermeler net biçimde ortaya koyuyor olgusal gerçekliğe yaslandırıldığını romanın. Kimi alıntılar da bunu pekiştiriyor ayrıca.